
Rüzgar o kadar kuvvetli esiyor ki, her adım doğaya karşı savaşıyormuş gibi geliyor. Yağmur dikine yağıyor sanki. Biraz daha kuru kalabilmek için, yağmurluğuna iyice sarınsan da pek de işe yaramıyor. Arkadaşlarına bakarken, acaba Vladimir'i bulmaya çalışmak büyük bir hata mı diye düşünüyorsun. Ama biliyorsun ki artık vazgeçmek için çok geç...Orman sizi çevreliyor ve otel görüş alanınızın dışında kalıyor. Ormanın derinliklerine ve ağaçların gölgelerine doğru ilerliyorsunuz..
Garip çimenlik alana çıkana kadar sanki saatlerce sürmüş gibi yürüdünüz. Yerde garip bir çember şeklinde sıralanmış büyük kayalar görüyosunuz. Yerde bir sürü ayak izi var. Burasının dinlenme molası için uygun bir yer olduğuna karar veriyorsunuz. Kayalardan birine oturup, haritanı bulmak için sırt çantanı açıyorsun. Haritanı henüz bulamadan, garip bir his seni çevreliyor.. tüylerin ürperiyor..sanki.. sanki biri seni izliyor..
Kafanı kaldırıp etrafını saran ormanın derinliklerine dik dik bakıyorsun. Ama tek gördüğün agaçlar ve çalılıklar..Tam da haritanı aramak için başını eğerken, ağaçların dibindeki çalılıklarda bir çift göz farkettin..sana dik dik bakıyor. Şimdi senin ve arkadaşlarının karar verme anı..kaçmak mı..kalıp savaşmak mı..